Eski sokakların efsanelerini sakladığı yıllar; 1940’lı yıllar. Yazar Selâh Demir, eczacı Cemal Bey’in yayımladığı haftalık dergiye verdiği yazıda Selâhattin Demirkan adını kullanmamış, kısaltmış. Kitaplarında “Seyyah Kandemir” adıyla karşımıza çıktığı da olur. Ankara üzerine ilk yazılan kitaplardan biri onun. Yeni Mecmua’daki yazısının bir yerinde diyor ki:
“Ankara’da gün geçtikçe tarihe karışan hayat şekillerinden birisi de eski Ankara’nın tipik evleri ve dar sokaklarıdır. İnşaları yerlilerince hatırlanmıyacak kadar eski devirlere ait olan bu sokaklar, bizim şimdiki ‘sokak’ telâkkimizden büsbütün başka bir içtimaî yaşayışın ifadesidirler. Bu dar, karanlık ve hattâ insanı evhamlandıran bir nevi labirentler içine girildiği vakit, en az üç dört asır evvelki bir zamanda yaşıyormuş hissine kapılmamak mümkün değildir.
Güneşin âdetâ tahtaya giren burgu gibi, zorla sızdığı bu sokaklarda hayat, sık sık rastlanan mahalle mezarlıkları sükûneti ve onun karanlık manasını ifade eder. Burada evlerin cephesi henüz yazılarının anahtarı keşfedilmemiş bir Hitit âbidesi halinde size türlü efsaneler söyler. Geniş ve aşınmış kaldırım taşlarına basmağa korkarsınız. Zira, sükûnet sizden ürker ve belki bir beyaz kedi gibi kanatları nasılsa açık kalmış pencerelerden içeriye kaçar.
Burada her ev bir kaledir. Kalın ahşap kapıların üstünde yumruk biçiminde demir tokmaklar asılıdır. Bunları herhalde dört beş neslin eli aşındırmıştır… Kapıların üst kısmındaki demir parmaklıklı açık pencereler görünür. Evlerin birinci katı bindirmeli kalın çam direkleri üstüne oturtulmuştur ve yukarıda geniş saçaklar birbiriyle kucaklaşmaktadır. Göğüs göğse burun buruna hattâ bazen dudak dudağa bir kucaklaşma. Bu kadar yakınlığa rağmen pencereler sımsıkı kapalıdır. Beyaz patiska perdeler, karşıki evden süzülecek kem gözlere karşı birer siperdir.
Akşam bu sokaklara ikindi vakti dalar, sabah ancak kuşluğa karşı esniyerek uyanır. Her açılan kapıdan dışarı oooh… der gibi bir içli nefes çıkar. Hiç olmazsa bu kadarcık bir hava ve ışık, evin asırlık ciğerlerine yeni ve taze bir kan getirir.” (1)
1 Selâh Demir, “Eski Ankara Sokaklarında”, Yeni Mecmua, No. 17, 25 Ağustos 1939, s. 16-17.